Sahlins giriş bölümünde (s. 13), diyor ki:
"Yapısal antropoloji ikili bir karşıtlık üzerine kuruldu ve bu karşıtlık sonradan onun alameti farikası oldu: tarihe radikal bir karşıtlık. Saussure'ün bir bilimsel nesne olarak dil modelinden hareket eden yapısalcılık, bu modelin yaptığı gibi, olay karşısında sisteme ve artsüremlilik karşısında eşsüremliliğe öncelik tanıdı. Yapısal analiz de, Saussure'cü dil ve söz ayrımına koşut şekilde, bireysel eylemi ve dünyevi pratiği -yerleşik sistemin yansımasını ve "uygulanması"nı temsil ettikleri durumlar sayılmazsa- dışlıyor gibiydi. Bu çalışmada, esas itibariyle somut örneklerle göstererek şu düşünceyi ileri süreceğim: Bütün bu kaygılar gerçekten gereksizdir ve tarihte yapılar tespit edilebileceği gibi, yapılarda da tarih tespit edilebilir." (İtalikler bana ait.)
Hay ağzın bal yesin Sahlins gibi senin! Yapıları herhalde yapısalcılar uydurmuyor; yapısalcılığın eleştirilerinde birey de birey diye tutturanlar, özellikle de arkeolojide, artsüremliliği ve bireyin katkısını kalıntılarda nasıl görebilirsiniz? Hatta kalıntılarda neyi ne kadar görebiliyoruz?
Okumaya devam edeyim bakalım. İçim umutla dolu olarak :)
Hahahah son bir not, epigrafa bakınız:
"Tarihe yapıları yapısalcılar yerleştirmedi.
Jean Pouillon, Les Temps Modernes, 1966"