27 Mart 2015 Cuma

"Ben istemenin Allahını bilirim bayım!"


26-27 Mart'ta, Mimar Sinan Üniversitesi Fındıklı Kampüsü'nde "Şiiri Hayattan Kurtarmak" başlıklı Didem Madak Sempozyumu düzenlendi. Ben yalnızca ilk günün ikinci oturumuna katılabilecektim, o oturumda ilk konuşmacı Birhan Keskin, ikinci Esra Yalazan, sonuncu da Neşe Yaşın olacaktı. Ancak işyerinden hemen çıkamadım ve Keskin'in konuşmasını kaçırdığım için gideyim mi gitmeyeyim mi diye düşünürken kendimi Fındıklı'da buldum, iyi ki gitmişim.

Gittiğimde tahmin ediyorum Birhan Keskin konuşmasını henüz bitirmişti ama Neşe Yaşın konuşuyordu. Sonra soru cevap kısmına geçildi; anladım ki Esra Yalazan sempozyum için yeni bir şey hazırlamamış ve eğer soru cevap bölümünden vakit kalırsa daha önce yayımlanmış bir yazısını (http://t24.com.tr/yazarlar/esra-yalazan/sempozyumda-mavi-bir-kelebek-didem-madak,10813) okuyacakmış. Okudu, ama salon boşaldı o okurken.

Bütün sorular Birhan Keskin'e yöneltildi; şimdi hatırlayamadığım bir soruya istinaden "şiir rasyonel olanla irrasyonel olan arasındaki bölgede gerçekleşir" deyince dur not alayım dedim, e alınca da buraya yazıp paylaşayım:

Soru: ...Didem Madak'ın Sylvia Plath şiirinden etkilendiğini düşünüyorum. Ama cinsellik Didem Madak şiirine Plath'ta olduğu kadar yansımamıştır. ...Bunun nedeni toplum baskısı olabilir mi? ...Genellersek Türkçe şiirde cinsellik kaçınılan bir konu mu?

B.K.: ...Siz ne kadar etkileniyorsanız biz de toplum baskısından o kadar etkileniyoruz ... ancak Didem Madak'ın böyle bir kaygısı olduğunu da çok zannetmiyorum. ..."Ben istemenin Allahını bilirim bayım!" diye dizesi olan [aşağıya şiirin tamamını alıyorum] bir kadın hakkında, neyi tartışıyoruz?

SİZ AŞK'TAN N'ANLARSINIZ BAYIM?


Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Alt katında uyumayı bir ranzanın
Üst katında çocukluğum...
Kâğıttan gemiler yaptım kalbimden
Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
Aşk diyorsunuz,
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!

Allah'la samimi oldum geçen üç yıl boyunca
Havı dökülmüş yerlerine yüzümün
Büyük bir aşk yamadım
Hayır
Yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım
Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı
Tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım...
Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.
Aşk diyorsunuz ya
Ben istemenin Allahını bilirim bayım!

Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Balkona yorgun çamaşırlar asmayı
Ki uçlarından çile damlardı.
Güneşte nane kurutmayı
Ben acılarımın başını
evcimen telaşlarla okşadım bayım.
Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.
İnsan kaybolmayı ister mi?
Ben işte istedim bayım.
Uzaklara gittim
Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım!

Süt içtim acım hafiflesin diye
Çikolata yedim bir köşeye çekilip
Zehrimi alsın diye
Sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz
İlahiler öğrendim.
Siz zehir nedir bilmezsiniz
Zehir aşkı bilir oysa bayım!

Ben işte miraç gecelerinde
Bir peygamberin kanatlarında teselli aradım,
Birlikte yere inebileceğim bir dost aradım,
Uyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin
Bir şiir aradım.
Geçen üç yıl boyunca
Yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım.
Ülkem olmayan ülkemi
Kayboluşumu aradım.
Bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
Bir ters bir yüz kazaklar ördüm
Haroşa bir hayat bırakmak için.
Bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.

Kimi gün öylesine yalnızdım
Derdimi annemin fotoğrafına anlattım.
Annem
Ki beyaz bir kadındır.
Ölüsünü şiirle yıkadım.
Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım
Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Acının ortasında acısız olmayı,
Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım.
Kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım.
Aşk diyorsunuz ya,
İşte orda durun bayım
Islak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım
Kendimin ucunda
Öyle ıslak,
Öyle kötü kokan,
Yırtık ve perişan.

Siz aşkı ne bilirsiniz bayım
Aşkı aşk bilir yalnız!

Katkı sunmak için söz alan bir dinleyici, "Didem'in cinsellikten söz etmekten kaçındığını düşünmüyorum" dedi ve Madak'tan aşağıdaki alıntıyı yaptı:

“...İyi şairler çekince uzayan laflar etmekten imtina eder, kendilerini fazla beğenmez, cinsiyetlerini de öyle herkesin gözüne sokmazlar. Zaten ben daima iyi bir şair gibi davranmışımdır. Tilkilerle olan sorunlarım dışında tereddütte kaldığım hususları cemiyet hayatına fazla yansıtmamışımdır”.
Birhan Keskin de onayladı bunu, ama ben kendi adıma bu alıntının neresinde cinsellik olduğunu anlamadım. Hatta tam tersini anladım ya, neyse, geçelim.

Soru: Şiirin erkek egemen bir alan olduğunu düşünüyor ve kabul ediyoruz ne yazık ki... [böyle başlayan bir soruyu hiç dinlemedim :)]

B.K.: Biz etmiyoruz! ...

Soru: Didem Madak şiiri sivil bir şiir mi, anayasaya aykırı mı?

B.K.: Bütün şiirler anayasaya aykırıdır.

Tartışma bölümünde bir yerde, sempozyumun başlığına itiraz geldi ve yine Birhan Keskin'e başlık hakkında ne düşündüğü soruldu. Keskin de başlığın yanlış olduğunu düşündüğünü belirtti. Sonra söz alan katılımcılar ve düzenleyenler başlığın kasıtlı olarak seçildiğini ve ironik olduğunu açıkladılar. Semih Gümüş, Didem Madak'ın Pollyanna'ya Mektuplar şiirinin üçüncü bölümünden şu dizeleri okudu:

"Geçen yazı
Bir dut ağacının altında roman okuyarak geçirdim
Dut taneleri düşerdi sayfalara
Tıpkı tatlı bir yaz yağmuru gibi
Büyük taneli tıpırtılarıyla
Kendimi dut ağacının gölgesini yiyen
Bir ipek böceğine benzetirdim.
Ucuz teşbihler beyaz atlı prenslerdir Pollyanna
Bir şiire gelir
Ve onu bu hayattan kurtarırlar."

Her ne kadar aslında ironikti, kasıtlıydı deseler de başlığın yine de yanlış bir seçim olduğunu düşünüyorum.O ironi ancak bir konuşmanın ya da tartışmanın konusu olabilirdi. Ayrıca, Birhan Keskin'e yöneltilen sorunun içindeki "Didem Madak şiiri Sylvia Plath şiirinden etkilenmiştir" önermesine Keskin'den bir yorum gelmedi; ben gelmesini beklerdim. Didem Madak şiirinde Sylvia Plath şiirinden hiçbir iz yoktur bana göre. Diğer yandan, Sylvia Plath'ın yaşamından, şiirinden, yaşama devam etmeme seçiminden etkilenmemek olası değildir; şüphesiz Didem Madak da etkilenmiştir. Müjde Bilir, onun ardından yazdığı ve Pulbiber Mahallesi kitabının yeni baskılarına alınan yazısında, Madak'ın Sylvia Plath için yazdığı kayıp bir şiirden söz eder:

"Yaşadığım bir acıyı paylaşmıştım epey zaman önce. 'Tüylerim diken diken oldu. Bana şiir yazdıracaksın' demişti. Sylvia Plath’ın intihar eden oğlunu duyduğunda da, böyle olmuş belli ki. Oturup şiir yazmış kardeşi Sylvia’ya... Sonra Burcu’ya, Zeynep’e okumuş 'Nicholas’ın Ölümü'nü. Ama daha sonra -duyduğuma göre- bir şeye çok kızmış… ve bir gece yarısı yırtıp çöpe atmış yazdığı bu şiiri. Öldüğü gün Zeynep, aklında kalan tek dizeyi sayıklıyordu:  
'Sylvia uyan! Nicholas sütünü içmedi!'"


Baştan sona göz kırpmadan dinlenesi, izlenesi bir sempozyum düzenlemişler. Bildirilerin Metis tarafından basılacağını -umarım çok geçmeden- sanıyorum. Okuyacağız artık kaçırdıklarımızı.


P.S. Neşe Yaşın'ın konuşmasının bir yerinde "Didem'in şiirinde bir karşı çıkış vardır, ama bunu sert ve erkeksi biçimde yapmaz" dediğinde Birhan Keskin'in buna nasıl bir tepki verdiğini, suratını daha iyi görmek için ayağa fırlayışım geldi aklıma da, deli gibi kendi kendime sesli güldüm; hiç de tepki filan vermedi, üstüne alınmadı.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.