Bir deniz kıyısında, kumlara uzanmış. Yüzünde çapkın bir ifade var. Güzel mavi gözleri üzerine rüzgarın havalandırdığı birkaç perçem düşmüş. Şakağına dayadığı eli başını zarifçe destekliyor. Gün ışığı tenine öyle bir parlaklık vermiş ki pembelik ve canlılıktan oluşma bu güzel canlıdan gözleri ayırmak zor.
Böyle bir pozu hiç vermedim, ama yukarıdaki gibi betimlenecek bir pozu verebilseydim verir miydim, diye düşünüyorum (ve bundan yola çıkarak daha bir sürü şeyi). Vermezdim demek erdem kavramını hafife almak olur.
Sınanmamış hiçbir erdemin varlığından söz edilemez. Tıpkı sinağrit babanın hikayesinde olduğu gibi. İyiliği sınanmamış balıkçının oltasında canını verirken pişman olmuştu, ama son pişmanlık fayda etmemişti.