24 Temmuz 2018 Salı

Sıradan bir akşam

Sıradan bir akşam, işyerinden yaklaşık olarak 18'de eve döndükten sonra, yolda gelirken de kafamda evirip çevirdiğim klasik planlarla başlıyor: Okuyup sayfalarına işaret koyduğum, ya da not aldığım kitaplarla ilgili bloga yazabilirim; evde derleme toplama yapabilirim; uzun zamandır konuşmadığım arkadaşlarımdan hiç değilse birine telefon açıp müsaitse biraz sohbet edebilirim; bir film seçip izleyebilirim ya da özel bir yemek pişirebilirim. Nadirattan, bunlardan biri ya da birkaçını yaptığım da oluyor, ama genellikle, hatta ezici çoğunlukla galip gelen, kanepeye "biraz dinleneyim de" diyerek ilişmek, sonra ayaklarımı uzatmak, sonra da büsbütün uzanmak oluyor.

Oysa her akşam, onlarcası içinden bir not düşmek var buraya. Bilge Karasu'dan şu not örneğin, ne kadar tanıdık bana:

Ama, okudum. Yaşamım boyunca, durmamacasına; okumaksızın yaşayamayacağımı duya duya. Birçok şeyin ölüp gittiği - ölüp gittiği düşünülen - bu yaşımda bile, en çılgın çeşitliliği içinde okumalarımı sürdürmemek, usumdan geçirebileceğim en büyük "olmazlık". (Özimgemle ilişkili bir şey olsa gerek.) [...] Okumalarımın "mevsimi" yok; örneğin, yazın okumağa daha çok vakit buluyor değilim. Çok okuduğum, yani okuduklarım listesine sık sık birer satır eklediğim dönemler de var, listenin neredeyse donup kaldığı dönemler de var. Çeşitli nedenlerden ötürü... (Kitap karıştırmaktan, parça bölük okumalardan değil, birim-metin okuyup bitirmekten söz ediyorum.) ([...] Liste de, bir edinti özenti olarak, kitaplarından değilse bile okuduklarından övünç payı çıkarmanın bir dayanağı sayılmaz mı? Övünmem güç, çünkü listeyi kendim için tutuyorum, ayrıca, yıl sonunda okumalarımın sayısını genellikle pek yetersiz buluyorum. Çok daha fazla okumam gerektiğini düşünerek yaşadığım söylenebilir, bu durumda.)
Bilge Karasu, Ne Kitaplı Ne Kitapsız, 1987
 Liste işini hiç beceremedim, belki ara ara  bir yıl ya da birkaç ay boyunca liste tutmuşumdur. Ama faydasını görmediğim gibi, yetersiz okuduğum hissini güçlendirdiydi, diye hatırlıyorum. Mesela şu sıralar çok okuyorum ama geçmişteki deneyimime dayanarak, bunun sürekli olmayacağını, Karasu'nun deyimiyle listenin - belki de yakında - donup kalabileceğini de biliyorum :) Her neyse, bu verimli dönemin tadını çıkarmakla iktifa edeyim. Ne kadar az beklenti, o kadar çok mutluluk. Ha olur da, söz gelimi, Borges Sekseninde'den (Borges'le söyleşilerden derleme) bir yan ürün, örneğin "Borges'in şiir tanımları" gibi bir küçük yazı çıksa, ya da ne bileyim, "Berger'in metinlerine eşlik eden müzikler" gibi notlar çıksa, şahane olmaz mı, muhteşem olur, daha da bir şey istemem.

Olmazsa da canımın sağlığı :)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.