Neden sürekli devam etmek zorunda olduğumuz, direnmek zorunda olduğumuz, sorumlu olduğumuz, yükümlü olduğumuz hatırlatılıyor ve neden bu toplum standartlarına çeken, iten, itiş kakış? Neden mücadele etmek, neden iyi hissetmek, neden sağlıklı ve neşeli olmak zorundayım?
Biri bana açıklasın.
Neden çekip gidemiyorum? Değil mi ki hayat benden sonra da sanki hiç var olmamışım gibi sürecek: İnsanın en önemli özelliği, her şeyden önce unutma yeteneğidir. Dik duran insan, alet yapan insan, düşünen insan, düşündüğünün üstüne düşünebilen insan... evriminin bu noktasında insan artık, unutan insana evrilmiştir.
Oysa ben arkaik genler taşıyorum, ben unutamıyorum, unutup geçip gidemiyorum, hiçbir şey olmamış gibi devam edemiyorum.
Bugüne kadar az ya da çok anlamlandırdığımı düşündüm hayatı; bir sonraki gün kaldığım yerden devam edeceğimi düşünerek kitabımın arasına ayraç koyup yattım geceleri -düşünün hanımlar beyler, en ilkel düzeyde de olsa bir ertesi günün varlığına dair umut beslemektir bu. Kafamda soru işaretleri oluşmuyor değildi ama hiç bu kadar açık olmamıştı gereksizliği, hiç bu kadar anlamsız.
Hayattaki inişleri ve çıkışları anlayabiliriz, az çok üstesinden gelebiliriz, ama kaybolduysak. Ya tamamen kaybolduysak?
Yani evet, klişe olacak ama, dibi görmeden yukarı çıkılmazmış falan ya. Ya sonsuz bir düşüşse bu, dibi olmayan?
Ya tamamen kaybolduysak?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.