17 Kasım 2024 Pazar

Parkta sabah



Son birkac aydir, spotify'dan müzik dinlemek yerine podcast dinlemeyi tercih ediyorum, hepi topu üc dört programin yeni ve eski bölümlerini. Bunlardan biri de "ben okurum". Sabah parkta yürürken, "Charles Dickens - Büyük Umutlar" bölümünün sonunu dinledim ve bu biter bitmez ayni programin "Patti Smith - Coluk Cocuk" bölümü basladi. Daha dogrusu, bu bölüm oldugunu sonradan cikardigim, bir okuma parcasiyla acildi program. Acaba hangi kitap, ne kadar etkileyici bir pasaj diye düsünürken, Deniz Yüce Basarir bölümün adini anons etti. Benim okudugum dönemde - dönem diyorum cünkü elimden uzun süre birakamamis, bazi yerlerini birkac kez okuyarak cantamda aylarca gezdirmistim - etkisinde kaldigim bir kitapti ama anlasilan ilk cümleleri aklimdan tamamen silinmisti. Hafizami yokladim, birak ilk cümlelerini belli belirsiz bir histen baska bir sey bulamadim kitaba dair. Programda konusuldukca, uyusturucu, siirler, gecim sikintisi, Chelsea Oteli gibi birkac konu kirintisini hafiften animsar gibi oldumsa da ayrintilarin hicbiri yoktu.

Bir önceki kitabi okuyup okumadigimi bilememistim; yukarida bahsettigim, Dickens romani hakkinda konusulanlari dinlerken hemen hemen hicbir sey tanidik gelmemisti. Ama o romandan secilmis pasajlar okunurken, sonuncusunda "acaba" dedim. Hafizam beni tamamen yaniltiyor.

Bu satirlari yazarken düsünüyorum da, önce, "Coluk Cocuk" üzerine not almis olsaydim muhtemelen hatirlardim dedim, sonra da blog yazisi bile yazmis olsam hatirlayamazdim diye kabul ettim. Belki arasam bir yerlerde yadiklarimi bulurum ve bu sasirtmaz beni. Gercekten de hayat yalnizca anlardan ibaret.  "Ani yasa!" ögretisini benimsemekle ilgili bir sey degil bu, zaten kendiliginden öyle :)) En azindan benim icin. 

Parkin bir bölümünde yeni bir düzenleme yaptilar. Dizi dizi renkli ve yesil taflanlar, uc yapraklari cicek gibi görünen, tanimadigim ciceksiz bir bitki ile bir sira da ortanca dikmisler. Buraya yazdim ki tanimadigim bitkinin ne oldugunu ögrenmeyi hatirlayayim, yani resmini cekip google'da aratayim. 

Bilmem ki hatirlar miyim :)) Bir daha seni görene kadar hoscakal güzel bitki, kendine iyi bak.

P.S.

Bu blogda, 20.1.2016'da "Coluk Cocuk"tan kisaca bahsetmis ve bir alinti paylasmisim. Iyi secilmis anahtar sözcüklerle etiketlemenin önemi büyük. 

9 Kasım 2024 Cumartesi

Son siyah saçım ve ihtiyar delikanlılara bazı öğütler


Billur Köker'in özenli cevirisiyle, bir günde, eglenceli bir kitap okudum: Jean-Louis Fournier'in 60 yas civarinda, ihtiyarligin baslangici icin yazdigi, yazarken kendisinin muhtemelen okuyucunun okurken egleneceginden fazla eglendigi, genclere felaket tellali ögütleri; Jean-Louis, seni karamsar pic.

Arka kapakta yazdigi gibi bu metnin kara mizah oldugunu düsünmüyorum, onun karaligi bize, mizahi kendine :))

Arada bir mantikli, düsündürücü seyler söylese de, geri kalani klise alaycilik. Örnegin: 

"Ölümden sonra hayat var mi? Kesin olan sey su ki, hayattan sonra ölüm var"

Yaslilik ve ölüm üzerine bu kadar söz söyledikten sonra kolayciliktan kazandigi paralari mezara götürebilecegini düsünmesi komigime gitti :)) Kefenin cebi yok Jean-Louis :))


"Genclik arkadaslarimi tekrar gördügüme cok seviniyorum. Anilar tazeleniyor, ilgileniyormus gibi yapiyorum.

           ...

Onlari incelemeyi, zamanin izlerini görmeyi, hasar tespit etmeyi, felaketin boyutlarini ölcmeyi seviyorum.

           ...

          Karikatürlerin altindaki gercek kisileri tanimaya calismak.

          Yani kisacasi, 'onlar da yasliliktan paylarini almislar' diyebilmek beni sevindiriyor."

                    s. 139 


  





8 Kasım 2024 Cuma

51

hic tahmin etmezdim ama kalbim hizla carpti bos beyaz sayfayi görünce. bes yildan fazla olmus buraya yazmayali. daha önce buraya yazan kisi degilim artik, mesela imla kurallarina cok da dikkat etmeyince dünya yikilmiyor basima, cümleye kücük harfle baslayabiliyorum :) cok degistim, fiziken ve zihnen ama daha önce buraya yazarken duydugum tatmin ve mutluluk hissini sanki aradan hic vakit gecmemis gibi duyabiliyorum. bir de hala emojilerin noktalama isaretlerine dahil edilmesi gerektigini düsünüyorum 😀

dünyanin yükünü attim omuzumdan

gibi geliyor bazen, bazen de elliyi asmis olsam da gencligimdekinden bile daha kaygili ve endiseli oluyorum. bir kafa karisikligi gibi degil bu; yumusak hatli inis cikislar seklinde. 

sükunet eninde sonunda hakim oluyor ve hayatin kaygilanmaya degmeyecek kadar kisa ve degerli oldugu bilinci dürtüyor.

keske her gün yazabilsem buraya, cünkü her gün bir sey ögreniyorum, her gün bir seyler üzerinde derin  düsünüyorum ve bir yerlere yazmazsam unutuyorum bunlari, yani bir günlük gerek bana. ama her zamanki daginikligim ve disipline sadik kalamamam var, bununla da baristim her seyle baristim; akisina birakayim. hayat sucluluk duymaya da degmeyecek kadar kisa ve degerli :)

acmisim günlügümü, bir kadeh de sarap doldurmusum, peh peh peh, bu görüntüyü hayal etmek beni motive etti, gerci en az miktar alkol bile tansiyonumu sekerimi firlatiyor :))) yazmanin zevkiyle yetineyim.

hosgeldim