20 Ocak 2016 Çarşamba

Patti abla ve oyunculuk



birkaç haftadır otobiyografiler, günlükler ve diğer ciğer röntgenleri hakkında yazmak için kafamda tilkileri koşturuyorum, ama öyle görünüyor ki yazı bir süre daha olgunlaşmayacak. bu fikre ilk Marquez'i okuduktan sonra kapılmıştım, Saroyan'la heyecanlandımdı eskiden ve sonra Ara Güler'inkiyle celallendim, yakınlarda ise Oliver Sacks'ın ve Patti Smith'in kitapları bana bu tür için bir şeyler yazmamı adeta dikte etti. du bakalım...

Patti Smith'in Çoluk Çocuk kitabından aşağıya alacağım birkaç cümle, gençken oyunculuk hakkında düşündüklerimi bire bir yansıtıyor; ailem ve arkadaşlarım oyuncu olmam konusunda beni yüreklendirirdi, ama yapabileceğime yüzde yüz inansam da Patti'yle aynı sebepten oyuncu olmayı hiç düşünmedim. bazen yöntemine inanmadığın birinin yönetimi altında, bazen inanmadığın bir metni yorumlamak. ve bunu bazen uzun zaman tekrarlamak. asla bana göre değil.

oyuncuların kendilerini adamalarına, disiplinlerine ve sabırlarına saygım sonsuz, hayranlığım derin, o başka.

"...Island'da rol almak sahneye eğilimim olduğunu gösterdi. Sahne korkum yoktu ve seyirciden tepki almak hoşuma gidiyordu. Fakat aklımın bir köşesine aktör olmadığımı yazdım. Oyuncu olmak askerlik gibiydi: daha yüce bir amaç için kendini feda etmelisin. Amaca inanman gerekiyordu. Bense, oyuncu olacak kadar kendimi teslim edememiştim."

s. 164

10 Ocak 2016 Pazar

Tao Te Ching, Brecht, Benjamin




LAO TZU'YU SÜRGÜNE GÖTÜREN YOL
ÜZERİNDE TAO TE CHİNG KİTABININ
DOĞUŞUNUN EFSANESİ

I

Yaşı yürürken yetmişe ve giderek bitkinleşirken
Neden sonra hissetti bilge huzurun gerekliliğini.
Bir kez daha ülkede iyilik yenik düşerken
Ve kötülük yaygınlaştırırken egemenliğini.
Geçirip pabucunu ayağına, bağladı iplerini.

II

Ve sarıp sarmaladı gerekli her şeyi:
Fazla değil, gene de şunu bunu tıkıştırdı bohçasına.
Keza zevkle tüttürdüğü piposunu akşamüstüleri.
Ve hep okuduğu ince kitabı da aldı yanına
Elbette unutmadı beyaz ekmekten azığını da.

III

Son bir sevecen bakıştan sonra siliverdi vadiyi aklından
Dağlara doğru yolunu tutturduğunda.
Öküzü de mutluydu yolu süsleyen yeni otlardan
Geviş getirerek taşırken yaşlı adamı sırtında
Ona da dert değildi bu yavaşlık aslında.

IV

Henüz dört gündür sürdürmüşlerdi ki yürümeyi
Bir gümrük kolcusu çıktı kayalıklarda karşılarına:
"Lütfen bildirin değerli şeylerinizi" - "Yok ki, neyi?"
Öküzü çeken oğlan: "Bir bilge o" dedi, "baksana"
Ve açıklamış oldu her şeyi bir çırpıda.

V

Ama için için gülen meraklı gözleriyle adam
Devam etti sormaya: "Bir şeyler bulmuş biri mi yani?"
"Sürekli akıp giden yumuşak suyun" dedi oğlan
"Granit blokları oyup hakkından geldiğini.
Anladın değil mi: Sert olanın yenildiğini."

VI

Daha çok zaman yitirmemek için giderek solan ışıkta
Çocuk dehledi öküzü, üçlü uzaklaşıverdi.
Görünmeze karışıyorlardı ki kara bir çamın ardında
Aniden adamımız gayrete geldi,
Var gücüyle seslendi: "Hey, durun biraz, aceleniz neydi?"

VII

"Söyler misin ihtiyar, nedir şu su meselesi?"
Yaşlı adam durdu: "İlgilendiriyor mu seni bu konu?"
"Alelade bir kolcuysam da ben" dedi ötekisi
"Kim kimin hakkından geliyor bilmek isterim bunu,
Eğer sen biliyorsan bana da anlat şunu."

VIII

"Yazıp veri ver şunu bana, çocuğa yazdır ya da
Böyle çekip gidersen unutulacak.
Şurada kalem de var fazla fazla kâğıt da
İki lokma buluruz akşamlan paylaşacak
Anlaştık mı şimdi, evim şurası bak!"

IX

Yaşlı bilge üzerinden omuzlarının
Süzdü adamı: Pabuçsuz ayaklar, palto yama içinde,
Dipsiz kırışıklarla dolu bir alın
Yo, bir galibin bakışı yoktu yüzünde.
Sessizce mırıldandı: "Demek sen de?"

X

Öyle görünüyordu ki yaşlı bilge kibar bir ricaya
Karşı koyamayacak kadar yaşlı biriydi
Bu yüzden: "Kim ki yanıt arar bir soruya
Yanıtı hak etmiştir" dedi, Oğlan, "hava da soğuyor" diye seslendi
"Kalıyoruz o halde, haydi!"

XI

Ve yaşlı bilge çözdü eşyalarını seçimini yaparak.
Yedi gün boyunca ikisi bir yazdılar kâğıtlara
Kolcu yiyecek taşıdı (ve hep sesini alçaltarak
Sürekli sövdü kaçakçılara ve kaçaklara)
Görev bitti sonunda.

XII

Ve bir sabah gümrükçüye teslim etti çocuk
Seksen bir bitmiş deyişin hepsini,
Teşekkür edip ayrıldılar, yanlarında biraz yolluk
Dönüp gittiler çamın ardından yolun kavsini.
Büyük incelik, kabul ederseniz. Mümkün mü söylemek aksini.

XIII

Ancak yalnızca bilge değil hak eden övgülerimizi
Adı Tao Te Ching kitabını süsleyen,
Çünkü çekip çıkarılmalıdır gün ışığına bilgenin bilgisi.
Gümrük kolcusu da hak etti teşekkürlerimizi bu yüzden:
Çekip çıkardığı için bilgisini bilgeden.

Bertolt Brecht

...Buradaki ders ya da öğüt, şeylerin kararsızlığını ve değişebilirliğini
asla gözden yitirmemek ve su gibi sıradan, ciddi ve bitmez
tükenmez şeylerin tarafını tutmaktır. Diyalektik materyalist bunun
üzerine ezilenlerin davasını düşünecektir. (Bu, yönetenler
için sıradan, ezilenler için ciddi ve sonuçlan açısından da en bitmek
tükenmek bilmeyen şeydir.) Son olarak vaat ve kuramın yanı
sıra şiirde ahlaki bir yön de vardır üçüncü sırada. Sert olanın
yenilmesini isteyen, güler yüz gösterebileceği hiçbir fırsatı kaçırmamalıdır.

Walter Benjamin
Brecht'i Anlamak
s. 97

5 Ocak 2016 Salı

otur ve geçmesini bekle

İşe gidemedim bugün, yatağa yapıştım kaldım; kalkamadım. Soğuk algınlığı... Günün büyük bölümünde uyuyordum ama düşünmeye de zaman bulabildim. Yalnız ve sessiz bu zaman parçasını boşa harcamadım.

Amerika'yı yeni baştan keşfettiğimi iddia etmiyorum ama bir şey "keşfettim", daha doğrusu içselleştirdim:
kötü hissettiğimde, çabalayıp ardından üzülecek yanlışlar yaratmak yerine, tıpkı ağrı çekerken yaptığım gibi, katlanmaya çalışıp geçmesini bekleyemez miydim?

Beklemeliyim. Sessizce ve sabırla.

3 Ocak 2016 Pazar

Kimisi şiir sever

Bugün Baki Yiğit Bey, Çeviri adlı facebook grubunda Wislawa Szymborska'nın bir şiirinin dört farklı çevirisini bir arada paylaştı. Her birinde ayrı güzellikler vardı ama bana bir kolaj yapma arzusu verdi bunlar: Her birinin kulağa en hoş gelen yanlarını birleştirme arzusu, belki bir iki kelime de benden katarak.

Aşağıya ilk olarak kolajımı, ardından da şiirin çevirilerini alıyorum.

KİMİSİ ŞİİR SEVER

Kimisi şiir sever
Demek ki herkes değil.
Hatta çoğunluk bile değil
Ancak bir avuç insan.
Okullardaki sayılmaz, orada şiir zoraki
o şiirlerin şairleri de tabii,
belki tümünün binde ikisi.

Sever ama
tavuk suyuna şehriye çorbası da sever kimi
kimisi iltifatları ve mavi rengi

kimisi modası geçmiş bir atkıyı
kimisi sözünü geçirmeyi
kimi ise okşamayı bir köpeği.


Sever şiiri de -
iyi ama nedir şiir?
Bir sürü tereddütlü yanıt

verildiyse de buna
ben bilmiyorum, bilmiyorum.

Ve tutunuyorum bilmemeye:
bir trabzana tutunur gibi.



----------------------------------------------------


Kimileri-
Öyleyse herkes değil.
Hatta herkesin çoğunluğu bile değil, azınlık.
Okullardakileri saymazsak, hani zorunlu olarak okunan
şairlerin kendilerini de saymamalı kuşkusuz,
binde ikidir olsa olsa bu kişiler.
Sever-
Ama makarnalı tavuk çorbası da sevilir.
Sevilir iltifatlar ve mavi renk de.
Sevilir eski bir atkı.
Sevilir sözünü geçirmek.
Sevilir okşamak bir köpeği.
Şiiri-
İyi de nedir bu şiir?
Çok sayıda ikircikli yanıt
yenik düştü bu soruya.
Bense bilmiyorum,
bilmiyorum ve buna tutunuyorum
kurtuluş tırabzanı örneği.

(Wislawa Szymborska, Başlıksız Olabilir,
Türkçesi: Neşe Taluy Yüce – Agnieszka Ayşen Lytko,
İyi Şeyler Yay., İstanbul, Birinci basım: Nisan 1998, s. 23)

~

BAZILARI ŞİİR SEVER / Wislawa Szymborska
Çeviri: Tuğrul Asi Balkar

Bazıları -
yani herkes değil. Herkesin çoğunluğu bile değil ama azınlığı.
Okulları hiç sayma, orada zorunlu,
ve şairlerin kendileri,
olsa olsa her bin kişiden ikisi.
Sever -
ama kimisi de tavuk suyuna şehriye çorbası sever,
kimisi yersiz övgüleri ve mavi rengi sever,
kimisi modası geçmiş atkı sever,
kimisi haklılığını kanıtlamayı sever,
kimisi bir köpeği okşamayı sever.
Şiir -
ama ne menem bir şeydir şiir?
Bir dolu sallantılı yanıt
verildi bu soruya.
Ama anlamıyorum ve anlamıyorum ve sıkıca tutunuyorum ona
düşmemizi engelleyen parmaklık gibi.

~

KİMİ ŞİİR SEVER / Wislawa Szymborska
Çeviri: Güneş Soybilgen

Kimi –
Yani herkes değil.
Çoğunluk bile değil,
Anca bir avuç insan.
Okullar sayılmaz, orada şiir zoraki
Ve şairlerin kendileri de tabi
Binde iki belki.
Sever –
Ama insan şehriyeli tavuk çorbası da sever,
Eski bir atkıyı da sever insan.
Sever insan üstteki el olmayı,
Bir köpeği okşamayı.
Şiir –
İyi de, nedir şiir.
Bir sürü sarsak yanıtı var bu sorunun
Ama ben bilmiyorum, bilmiyorum
Ve buna tutunuyorum
Tırabzana tutunur gibi.

~

BAZI İNSANLAR SEVER ŞİİRİ / Wislawa Szymborska
Çeviri: Cem Tamer

Bazı insanlar-
herkes değil anlamına geliyor bu.
Çoğu bile değil, sadece pek azı.
Okulu saymazsak, zorunlusunuz orada,
şairlerin kendilerini de,
belki binde iki gibi bir sonuca ulaşabilirsiniz.
Sever-
ama şehriyeli tavuk çorbasını da sevebilirsiniz,
pohpohları, ya da renklerden maviyi,
atkınızı,
köpeği okşarken
kendi tazınızı.
Şiiri-
ama zaten nedir ki şiir?
Birden çok sarsak yanıt verildi buna
o sorunun ilk soruluşundan bu yana.
Ama bilmemeye sarılıyorum ben, yapışıyorum
bağışlayıcı bir merdiven parmaklığına yapışır gibi.

2 Ocak 2016 Cumartesi

2016?

bugün sık sık şunu düşündüm:

adamda olmalıydım. karları küremeli, odun kırmalı, sobamı yakmalı, geberene kadar yazmalıydım.




benim için zaman durdu, ilerlemiyor artık.

yılları saymaktan vazgeçtim.

iyi de oldu...