Sanırım okumaktan ve yazmaktan (ya da yazmayı hayal etmekten :) ) en çok zevk aldığım tür kişisel denemelerdir; bunların hep bir çeşit etnoloji olduklarını düşünmüşümdür. Geçen gün Pandora'da antropolog Marc Auge'nin "Yaşsız Zaman: Kendi Etnolojini Yapmak"ına rastladım. Yaş, yaşlılık ya da yaşsızlık üzerine 11 metinden oluşuyor. Ah, çok sevdim:
"İnsan yaşlanmayı kabul ederse iyi eder çünkü o alıngan bir hayvandır, kendisini tanımamazlıktan gelene sessizliğini pahalıya ödetebilir. Yaş gelince, kendini gösterebilir elbette, ama onu tüylerini okşayarak göz önünde tutmak, yaşa hoş geldiğini söylemek, gururunu okşamak, Noel Baba gibi torbasından cömertçe çıkardığı hediyelerini utanıp sıkılmadan saymak daha iyidir. Önünüze serer dağınık bir şekilde hediyelerini; bunların en önemlileri, tecrübeden gelen bilgelik, libidonun çektirdiği cefalardan sonra gelen sükunet, okuyup incelemenin sevinci ve gündelik hayatın küçük zevklerinin tadını çıkarmaktır. Kısacası, Antikçağ'dakilerin Erinyeler'i, yani intikam tanrıçalarını, Eumenideler, yani "Hayırlılar" diyerek çağırması gibi, yaş korkusunu yaşlanmanın sözde iyiliklerini anarak yok etmek gerekir." s. 13
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.