“ben yokum desem kimse bırakmıyor
yokum diyorum inanmıyorlar
yokum diyorum bulup çıkarıyorlar
yokum…”
__ Turgut Uyar
yokum diyorum inanmıyorlar
yokum diyorum bulup çıkarıyorlar
yokum…”
__ Turgut Uyar
hava döndü. o kadar hızlı yürüdüğüm halde, terlemek bir yana üşümemeyi zor becerdim. rüzgar sertleşmiş. ama hoşuma gitti. ev hiçbir şey değilse bile sıcaktır şimdi.
bir saniye duraksadıktan sonra, anahtarı kilide soktum. kapıyı kapayınca sırtımı dayadım ve çöküp oturdum yere. botlarım ayağımda. mutfak görünüyor oturduğum yerden; tezgahın üstünde kirli tabaklar, tabaklar, bardaklar... onları görünce, "yüzmek" ve "arazi olmak" deyimleri geldi aklıma yıllar sonra, garsonluk günlerinden kalma. yüzmek, kısaca hiçbir işe yetişememek demektir: barda temiz bardak kalmamıştır, kül tablaları dolup taşmıştır, biri su, biri bira, bir diğeri buz istiyordur ve aynı zamanda yemekler dağıtılmak için mutfakta bekliyordur. bir tarafın açık kaldıysa rahatlıkla kabus olarak görülebilecek bir manzara. arazi olmak ise, sen "yüzerken" uyanık bir arkadaşının bütün bu hengamenin ortasında sigara içmeye ya da bir kadeh bir şey yuvarlamaya kaçmış olmasıdır.
çok koyuyor ya, koymuyormuş gibi yapıyorum. hayattan dayak yiye yiye dayak arsızı olmuşum. işi bileceksin, ama işe gitmeyeceksin. lafı geldi aklıma nedense, kendi kendime sırıttım. maharettir bu: sırıtırken içime ağlayabiliyorum.
-bu yaşa kadar öğrene öğrene bunu mu öğrendin? deyince içimdeki ses,
-hee, ne olmuş? dedi kendim, bana. gayet başarılı. gözyaşlarını dışarı akıtmak yerine, gözyaşı kanalı mıdır nedir, oradan genzine gönderebiliyorsun. oh. tuzlu tuzlu. iş mesaisi, ev mesaisi. görev başında ağlanmaz ki.
-dayak yememeyi öğrenseydin ya, içine ağlamayı öğrenene kadar, dedi kendim.
-öğrenemedim işte, dedim.
...
...
...
...
burada, kapının dibinde oturuyor muyum gerçekten, çünkü bana benzeyen biri çorba karıştırıyor ocakta. bir yandan da bulaşıkları yerleştiriyor.
...
ben de gideyim balkonda bir sigara tüttüreyim bari: camları aç, sigaranı yak. deriiin bir nefes çek ve ulaştırabildiğin en uzak noktaya üfle.
üfledim. yani. herhalde. mutfaktan, kaşığın çelik tencereye çarpınca çıkardığı ses geliyor.