6 Aralık 2015 Pazar

ada(m)

deniz çarşaf gibi. gün batıyor. radyoyu kapattım. kafamın gürültüsüyle bir arada olmuyor. hani evde radyo açıkken biri gider üstüne bir de televizyonu açar. öyle.

gittim bir çay bir çizi aldım. çay bitti bir daha aldım. onu da içtim bir tane daha almaya gidiyordum ki "alayım abla" diye elimden kaptı bardağı büfeci, "bir tane daha alacaktım" demedim, diyemedim; döndüm oturdum kös kös.

gün batıyor; ben çocukken böylesine "gün ardına baktı" derlerdi. derler miydi? bana şu an her şeyin oluru var gibi geliyor. birbirine geçişli. hani sulu boyayı fazla sulu yaparsın da renkler birbirine karışır, kağıt yamulur, sinir bozar. öyle.

gün ardına bakarken ben de ona bakıyorum; bu kızıllık demekmiş ki -ben çocukluğumun laf dinlemelerinin yalancısıyım- yarın da hava açık ve güzel olacak. rüzgar da yok. marmara deniz değil sanki bir göl.

bön bön bakarken heybeliye yanaştık. sonra da çarçabuk geldik bizim adaya. biraz daha uzun sürseydi ya. biraz daha'dan kasıt? "sonsuza kadar gidebilirdim halbuki" hissi gelip geçiyor içimden. dışımdan. birbirine geçişli...

kış olduğu için doğru dürüst yolcu yok ve tekne küçük, bunun için oturduğum yerden bakınca ada sanki daha büyük görünüyor; öyle görününce de şu tropik volkanik adalar gibi geliyor bana, kıyıdan dimdik yükselen... oysa minicik adam benim, minicik Büyükadam.

adayı çok sevenler cemiyeti üyeleri bile bu mevsimde aksatmadıkları hafta sonu kalmalarından dönerken ben adaya gidiyorum; herkes gider mersine...

ne kadar ıssız, o kadar iyi.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.