gözlerimi açınca nerede olduğumu anlayamadım önce, birkaç saniye. yüzüm bahçeye dönükmüş de; anlamam nispeten kolay oldu. yoksa duvarlarla işim zordu. camın kenarına bir kedi tünemiş, içeriye bakıyordu. ikimiz de birbirimizin yerinde olmak istiyorduk sanırım. neden sonra, yaprakların hafif hafif kımıldamasına bakarken, tekrar dalmışım. sabah olmak üzereydi.
sabah saatin alarmı çaldı; komşular kalktı; işine gidenler gitti, giderken bayağı bir gürültü de etti; annem aradı; sonra biri ağaçları budamaya girişti; bir diğeri odun kırdı; martılar avazları çıktığı kadar bağırdılar; kediler tepemde, çatıda tepindi, zalımca çiftleşti, kiremitler yerinden oynadı; ama ben tınmadım. eşşek gibi yattım. malak gibi yattım. öküz gibi serildim. manda gibi yuvarlandım. yattım yani. yıllar var ki 12 saate yakın yatmadıydım. bugüne kısmetmiş.
başucuma 1,5 litrelik bir su, ekmek, bir de kitabımı almıştım, sabaha karşı. arada tedariklendim. 11i buldum böylece. sonra kalkıp hızlıca giyindim. bahçeye çıktım. hava çok güzel. kendi mikrokozmosunu yaratmış olan yaprak yığınlarına bi göz bi de tekme attım. sizden mi korkucam?
dün akşam gün batarken gördüğüm, "gün ardına baktı" dedikleri doğru çıktı eskilerin, tabii ki. güneşli, durgun bir gün daha. hemen evden kıyıya doğru kopup aktım.
işlerime baktım, halledemedikten sonra, biraz vakit geçireyim, kahvemi içeyim diye bir yere çöktüm. yanıma kitap almamışım, el mecbur manzaraya baktım. o şiiri okuduktan sonra her manzara söz konusu olduğunda olduğu gibi, yine o şiiri hatırladım:
Ne yaklaşıyor
ne de uzaklaşıyor
ağustos sisinde
gözlerimle tutuyorum onu
gelincik tarlasının üstünde
kımıldamaya cesaretim yok
gereksiz düşüncelerimle
rüzgar esmesin diye
çünkü manzara onsuz olamaz
hissediyorum
Aksinia Mihailova /Şiirler
Çev. Zeynep Köylü
canım, balım, deste gülüm, mor sümbülüm adamda, çok af buyursunlar ama, esnaf kazıkçıdır yani. şimdi her taraf market doldu, küçük esnaf battı, hiç bakkal kalmadı, ben de mutsuzum (bkz. galeri celal isimli yazı) fakat gel gelelim bu bilgi, cebinde çok paran yoksa, elzem bir bilgidir; bir şeye kalkışmadan önce çok düşünmek, pek çok düşünmek, taşınmak, danışmak gerekir. ben de öyle yaptım. kahvemi bitirince çarşıyı bi tavaf ettim. sordum soruşturdum. henüz bir şey elde edemedim; ben de eve döndüm, yapraklarla boğuştum, güreştim. onlar kazandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.