5 Ocak 2015 Pazartesi

Bir Berlin rüyası

Şimdi aşağıda yazacaklarımı aslında yazmamalıydım. Sevgili dostum rüyaların yazılmaması gerektiği konusunda beni uyarmış, ben de ona hak vermiştim. Hem de aynı rüya üzerinde konuşurken. Yazılmaması derken, kamuya açılmamasını kast ediyoruz.  Ama bu gece bir istisna yapacağım maalesef. 2013 Eylül'ünde gördüğüm rüya şöyle:

Hangisi olduğunu bilmediğim bir üniversite kampüsündeyim; uydurma bir rüya fonu işte. Daha önce görmediğim bir yer. Büyük, derin, L biçimli bir yüzme havuzunun içinde Jamiroquai, kendi şişirebildiği, kedi formunda şeffaf bir balonun içine girip geziyor. Bir süre sonra balonun havası bitiyor ve bittiği her seferinde benim yakınımdaysa gelip beni öpüyor. Ben havuzun kenarında oturup ayaklarımı içine sokuyorum. Çok eğlenceli geliyor bu bize, yanaklarımız ağrıyana kadar gülüyoruz, öpüşüyoruz. İkimiz de sırılsıklamız, ama üşütüp hasta olacak diye onun için endişeleniyorum.

Rüya bu kadar; ya ben bu kadarını hatırlıyorum ya da gürültüyle uyandığım için yarım kaldı. Ama yine de uykum bölünmese hatırlayamayacağım için yaşasın haşorta! Bu gürültüye hışırtı diyemeyeceğim, haşır huşur bir sesle yerimden fırladım. Fırlarken de şöyle düşündüm: Mutfaktaki çöpü bir fare dağıtıyor! Ya da pencereden içeri bir kuş girdi, cama çarpıyor! Halbuki ne alaka... Yatarken pencereleri kapıyordum, fare de düşük bir olasılık, aslında. Neyse, kapının deliğinden baktım, yandaki tadilatta çalışan bir işçi çimento torbası katlıyor. Ve bütün bunlar saniyeler içinde oluyor.

Neyse, rahatlayınca, suratıma rüyada da olsa Jamiroquai ile öpüşmüş olmanın sırıtması yayıldı. Oha lan, ne güzeldi! Ama bu absürd rüya da neyin nesiydi, not ettim bir kenara ama saçmalığını bir süre hiçbir yere oturtamadım, analiz edene kadar canım çıktı. Önce "şimdi sıçtın Freud efendi, bu kez yanıldın, rüyanın ana malzemesi bir önceki günden değil," diye düşündüm. Tabii ki ben yanıldım. Yaşlı bilge kurt yanılacak değil ya.

Analizi şöyle:
Uzun zamandır Jamiroquai dinlememiş olmam beni başta yanılttı. Önceki gün ne yapmış-etmiş olduğumun bir listesini çıkardım, olabildiğince: işte, kütüphaneye git, U-Bahn, yollar, Lidl, eve gel, ayrıntılar, bira, vs. gece yatmadan dinlediğim şarkılar. Bingo! Sezen Aksu salağından, "dört günlük bir şey" şarkısını dinlemiş bulunmuştum. Şarkının sözlerinde diyor ki, "ben sana bir annenin evladına duyduğu hisleri besledim". Çüş. ensestte son nokta. Bu karılar yapıyor bu adamları böyle, ne sakat düşünceler, diye sinirlenerek zıbarıp yattım. Daha güzelim "sikimsonik" kelimesini bilmediğim için onu sarfedemedim.

Rüyamda, bu sorunun çözümüyle uğraşmışım meğer: "İnsan sevdiceğine bir annenin evladına duyduğu hisleri besleyebilir mi?" Jamiroquai, arzulanan erkekler listesinden rastgele seçilmişti, aslında oğlumu temsil ediyordu. Çünkü Güneş Paris'te Lunaparkta havuzda debelenilen bu şişme balon zımbırtısına binmiş, çok da eğlenmişti. Rüyada çözdüğüm şey şuydu, insan koskoca bir adam için üşütecek diye endişeleniyorsa, demek ki bir nevi annelik duyguları da beslemiş oluyor ona karşı. Ama yine de Sezen Aksu'yla aynı şeyden bahsettiğimizden emin değilim. Bu bağlantıları kurmam üç günümü aldı, şimdi çözünce çok basit gelse de.

Aha da Jamiro. Ben de dinleyeyim belki rüyamda görürüm :D


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.