10 Aralık 2014 Çarşamba

Bir Aşk Söyleminden Parçalar -2

DÜNYANIN BÜTÜN HAZLARI

DOLULUK. Özne, inatla, aşk ilişkisinde arzunun tümüyle karşılanması, bu ilişkinin kusursuz ve sürekli başarılı olması dileğini ve olasılığını öne çıkarır: verilecek ve alınacak en Yüce İyiliğin cennetsi imgesi.

1. "Dünyanın bütün hazlarını alın, tek bir hazda eritin ve tümüyle tek bir insanın üstüne yağdırın, bütün bunlar benim sözünü ettiğim erginin yanında hiç kalır." Öyleyse tümlük bir yağıştır: bir şey yoğunlaşır, üzerime atılır, beni serseme döndürür. Nedir böyle benliğimi dolduran? Bir tümlük mü? Hayır. Tümlükten yola çıkıp sonunda onu aşan bir şey: artansız bir tümlük, istisnasız bir toplam, yanında hiçbir şey bulunmayan bir yer ("ruhum dolmuş değil yalnız, taşmış da"). Doldururum (dolmuşum), biriktiririm, eksikliğin düzeyinde kalmam; bir fazlalık üretirirm, doluluk da bu fazlalığın içinde gelir (fazla İmgelik'in düzenidir: fazlalığın dışına çıkar çıkmaz, yoksunluk duyarım; tam benim için yeterli değil anlamına gelir): şu "arzunun önceden sezinlediği olabilirlikleri hazzın aşıp geçtiği" durumu tanırım en sonunda. Mucize: her türlü "doyum"u arkamda bırakarak, ne doymuş, ne sarhoş durumda, doygunluğun sınırlarının ötesine geçerim, sonra, tiksintiyi, bulantıyı, hatta sarhoşluğu bulacak yerde... Rastlaşımı buluveririm. Ölçüsüzlük beni ölçüye götürmüştür; İmge'ye yapışırım, ölçülerimiz aynıdır: tamlık, uygunluk, müzik: yeterli değil'le işimi bitirdim. O zaman, İmgesel'in kesin yükselişini, utkusunu gördüm.

Doluluklar: bunlar söylenmez -öyle ki, yanlış olarak, aşk ilişkisi uzun bir yakınmaya indirgenmiş görünür. Nedeni şu, mutsuzluğu güzel söyleyememek tutarsız bir şeydir, buna karşılık, mutluluğun anlatımını bozmak bir suç gibi görünebilir: "ben" ancak yaralıyken konuşur; isteğim dolulukla yerine geldiği zaman ya da geldiğini anımsadığım zaman, dil korkak görünür gözüme: dilin, yani sıradanın, genelin dışına taşarım: "Öyle bir karşılaşma olur ki, sevinçten dayanılmaz bir şeydir, bazı bazı insan bu yüzden hiçe indirgenir; taşma dediğim budur. Taşma, sözü edilemeyen sevinçtir."

Rusbrock, Euvres choisies, 9, 10, 20.

2. Gerçekte, gerçekten doluluğa erme şanslarımın benim için önemi yoktur (isterse sıfır olsun). Yalnızca, yıkılmaz biçimde, doluluk istemi parıldar. Bu istemle, kıyıdan ayrılırım: duyguları baskı altına almaktan kurtulmuş bir öznenin ütopyasını oluştururum kendimde: daha şimdiden bu özdeneyimdir. Bu özne özgürlükçüdür: en Yüce İyiliğe inanmak, en Yüce Kötülüğe inanmak kadar çılgınlıktır: Henrich von Ofterdingen felsefi açıdan Sade'ın Juliette'iyle aynı hamurdandır.

Novalis, Henri d'Ofterdingen (Mercure de France).

(Doluluk kalıtların kaldırılması anlamına gelir: "...Sevincin kalıtçı ve çocuklara hiç gereksinimi yoktur -Sevinç kendi kendini ister, sonrasızlığı, aynı şeylerin yinelenmesini ister, her şey sonsuzcasına aynı kalsın ister." -Doluluğa ermiş aşığın yazmaya, iletmeye, üretmeye hiç mi hiç gereksinimi yoktur.)

Nietzsche [hangi eseri olduğu belirtilmemiş]

Roland Barthes, Bir Aşk Söyleminden Parçalar, s. 54-5.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.