Ben onun sesini, şiirdeki duraklarını temel alarak çevirmeye, yine onları esas alarak yazmaya çalıştım. Türkçede böyle olması gerek, diye düşündüm. O nedenle benim çevirim, hem Bachmann'ın şiirinin yazılı halinden, hem de Ahmet Cemal çevirisinden oldukça farklı oldu.
Exil
Ein Toter bin ich der wandelt
gemeldet nirgends mehr
unbekannt im Reich des Präfekten
überzählig in den goldenen Städten
und im grünenden Land
abgetan lange schon
und mit nichts bedacht
Nur mit Wind mit Zeit und mit Klang
der ich unter Menschen nicht leben kann
Ich mit der deutschen Sprache
dieser Wolke um mich
die ich halte als Haus
treibe durch alle Sprachen
O wie sie sich verfinstert
die dunklen die Regentöne
nur die wenigen fallen
In hellere Zonen trägt dann sie den Toten hinauf
(1957)
(1957)
Sürgün
Bir ölüyüm
ben
dolanıp duran
Hiçbir yerde kaydı
olmayan
artık
Hükmedenlerin krallığında tanınmayan
Göz alıcı kentlerde ve yeşeren tarlalarda
fazlalık
İşi bitmiş
çoktan
ve hiç hatıra gelmemiş
Ben, insanlar arasında yaşayamayan
Yalnız rüzgarla
zamanla
ve sesle
Ben, Almanca diliyle:
Evim saydığım
bu bulutla çevremde
süzülürüm tüm dillerde
Ah, nasıl da kapattı hava
Karanlık yağmur bulutları
pek azını döküyor yere
Sonra taşıyor
ölüyü
daha aydınlık bölgelere
ölüyü
daha aydınlık bölgelere
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.