Dün hastaydım, yatıyordum; o yüzden günlük yazamadım. Dün ne
oldu? Ne okudum? Ne düşündüm? Hatırlamıyorum. Hatırlamak istemiyor da
olabilirim. Mümkündür. Tek hatırladığım, işten çıktıktan sonra Balkan’da (reklam
alabiliyor muyduk?) beş dakikada yemek yediğim, Pandora’nın vitrini, yediğim
şeyin mideme oturduğu ve eve gelip kendimi yatağa attığım. Sonrası migren.
Her şey, her gün aynı ve yeknesak olmasının da kötüsü, bok
gibi.
Bir yere kadar kendiyle barışık olabilir insan ve anlam
yükleyebilir şu boktan hayata.
Ha bak aklıma geldi de ifrit oldum yine, güçlü olduğum
safsatasını kim çıkarıyor? Bunu şimdiye kadar o kadar çok duydum ki. Sen güçlüsün,
yaparsın, edersin, şöylesin, böylesin. Ben şimdiye kadar hangi boku kendim
başarmışım, bir şeyler varsa görünürde, hepsi şansa. Şansa. Çok şanslı bir puşt olmamdan öte
hiçbir şey yok. Yok.
Hayat sınamadı beni ki, güçlüyüm şuyum buyum diyeyim; bu
boku da kendim yaptım, işte bunu sıfırdan ben meydana getirdim, bu benim eserim
diyeyim. Parasız, evsiz, yurtsuz, anasız, babasız, arkadaşsız mı kaldım? Maddi, manevi
destek gördüm hep. Ben şanslı puştun tekiyim, Hepsi bu.
Her yaşadığım olumsuz durumda yıkılırım, savrulurum, beni
sevenlere yük olurum.
Sınandığım tek şey çocuk sahibi olmaktı şu hayatta ve onda
da çuvalladım zaten.
“Hayat her şeye rağmen güzel” değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.