"Yazmak benim sağlığım; soğuk sıkılganlığımı bir aşsam da yaptığımın karşılığında hangi ödülü ve alkışı aldığım için değil, sırf kendi hatrıma keyif alabilsem. Dr. B. haklıydı: bir şeyler yapmaktan kaçınıyorum çünkü onları yapmazsam, başarısız olduğum da söylenemez.":)
Aynı yanlışın epeydir farkındayım ben de kendim için, yazdıklarımın kötü, hatalı ya da yüzeysel olduğu söylenmesin diye hiç yazmıyorum oluyor bitiyor. Çok yanlış, biliyorum ama farkında olmak çözmeye yetmiyor. Eyleme geçmek gerekiyor. Bunun için de düşünmeye fırsat tanımayacak sıkılıkta bir günlük rutini oturtmak gerekiyor.
Bu "yazmaktan kaçınma", tezin yanı sıra, kısa denemelerde en çok yazmam gereken, en çok tanıdığım konu ya da sanatçıları yazmaktan kaçınmayı da kapsıyor. Marquez, Saroyan, Sait Faik ve Almodovar üzerine hiç yazmadım, yaşamımdaki en önemli şey üzerine, müzik üzerine "yazmıyorum". Çünkü onlar benim yumuşak karnım. Halbuki paylaşmak istediğim şeyler, kendime göre keşiflerim ve onları tanımayanlar tanısın diye söyleyeceğim şeyler var.
Yazmaktan kaçınmama karşın ve bununla çelişkili olarak, ilginç bir şekilde son birkaç yıldır aklımda hep aykırı, provokatif hatta rahatsız edici işler (öykü, şiir ya da enstalasyon) yapmak var. Tabii, kendine güveni tazelemeden kalkışılmaması gereken işler bunlar.
Bu hafta kısıtlı vaktimi hiç suçluluk duymadan -çünkü salt haz için olmadığı bahanesiyle kendimi avutarak- tarzından ders çıkarmaya, öğrenmeye çalışarak birkaç Almodovar filmini izlemeye ayırdım. Almodovar sinemasını diğerlerinden ayırıp benim için "en" yapanın ne olduğunu düşündüm. Aşk, tutku ve şehvet hakkındaki fikirlerinin birçoğunu paylaşmamama, mizah anlayışını sevmeme ama bayılmamama rağmen, -her ne kadar eşcinselleri anlasam da- eşcinsel de olmadığıma göre Almodovar sinemasında beni çeken şey neydi? Almodovar filmlerine hayranım. Renklerine, canlılığına, kusursuz kurguya ve alt metinlere, derinliğe. En çok da Almodovar'ın kafasına koyduğunu kimsenin ne düşündüğüne aldırmadan yapmasına, yaptıklarının arkasında durmasına ve bu samimiyetin senaryo ya da sekanslar ne kadar absürd olursa olsun bizi sahiciliklerine, olabilirliklerine inandırmasına hayranım. Sinema başka nedir ki zaten? Çalışkanlığına hayranım. Kendini sürekli yenilemesine, kendiyle dalga geçmesine hayranım. Bunlar benim de eskiden bir ölçüde muktedir olduğum, şu an ise elimden gelmeyen şeyler. Nasıl geri kazanabilirim?
Devasa bir egom olduğunu keşfedeli çok oldu, şimdiye dek yok edemedim, sanırım bundan sonra da edemeyeceğim. Çocukken sahip oldukların maalesef ölene dek seninle kalıyor. Kabul etmekten nefret etsem de bu böyle; dolayısıyla onunla yaşamak zorunda olduğuma göre, bu içi boş, koca götlü egonun forma girmesi ve bir işe yaraması gerekiyor. Bu sakar ve hantal haliyle beni sürekli utandırmaktan ve incitmekten başka bir işe yaramıyor.
Kendime not: Yapacak iş çok; o zaman yap: Öncelikle, 21 günlük bir rutin oturtma çalışması, sonra rutin çalışma düzenine geçiş ve çalışma programında yaratabildiğin boşluklarda kimin ne düşüneceğine aldırmadan "büyükler" hakkında yaz. Yazdıkların kötüyse çöpe at. Aynı şeyi baştan yaz. Eleştirilmekten korkma, tam tersine, eleştirilmemekten kork. Çünkü insanın karşısına çıkacak en büyük engel kendisidir.
Carne Tremula, Almodovar'ın Ruth Rendell'in romanından kafasına göre uyarladığı/baştan yarattığı 1997 filmi Canlı Et (Türkçe'ye Çıplak Ten olarak çevirmişler, tey allaam), bu hafta izlediğim filmler içinde sarmal kurgusuyla en çok şey öğrendiğim, en çok aklıma takılan film oldu. Daha önce çok hissedememişim bunu. Bardem harikalar yaratmış. Diğer oyuncular onun kadar mükemmel değilse de, sırıtmıyorlar. Özellikle bir repliğe takılı kaldım, Sancho'nun (Jose Sancho) söylediği: "Kimse gençliğinin sahibi değildir, ne de sevdiği kadınların." Gelmiş geçmiş en estetik sevişme sahnesi de bu filmdeymiş meğer. Almodovar'ın kıymetlisi Chavela Vargas'ın "Somos"u eşliğinde. Tam bir şölendi. Haydi bir daha izleyeyim :)
El Deseo, S.A. sunar: Carne Tremula
(Trailer çok kötü, filmi zerre kadar anlatmıyor, ama başka bir şey bulamadım. Siz en iyisi filmin kendisini izleyin.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.